![]() | Bu sayıda aslında bambaşka şeyler yazacaktım… Gazeteciliğin ne kadar zor olduğundan insan maskesi takan fakat insanlıktan nasibini almamış kişilerden bahsedecektim… |
Fakat son anda yazımı değiştirdim bu satırların yazarı yine sizlerle dertleşecek…Ama insanlıktan nasibini almamış olanlara uzun uzun değinmeyecek, zaten bu sayfalar onlardan bahsedilmeyecek kadar önemli…Herkes bilmiyor gibi yapsa da kimin ne olduğu çok iyi biliniyor, bilmeyenler de zamanla öğreniyor. İnsan maskesi takmış dediğim insanlar, ülkemizin nacizhane eğitim kurumlarında öğrenim görmüş, diplomasını ve mesleğini eline almışlar kişiler…Toplumda sözde “saygın yer edinen” bu şahsiyetlerin aldığı eğitim ve terbiyeden öncelikle “insan olmayı öğrenememiş” aciz kişiler olduğunu görerek ülkemizdeki eğitim sistemini tekrar sorgulamak durumunda kalıyorum…Bu insanlarla hesabımı zaten öte dünyada göreceğim ve hiçbir zaman hakkımı helal etmeyeceğim…
***
Bu yazımda insan gibi insandan, kişilere “insan olmasını” öğreten Edebiyat Öğretmeni İbrahim Bulut’tan bahsedeceğim…
İbrahim Bulut ismi belki de pek çok Karşıyakalı için bir anlam ifade etmiyor… Fakat Adana’da hele hele Adana Anadolu Lisesi’nden mezun olanlarda çok şey ifade ediyor…
Benim için de öyle…
İbrahim Bulut, emekli bir edebiyat öğretmeni teyzemin eşi eniştem…
Kalp ve böbrek yetmezliğinden 5 Mayıs’ta hayata gözlerini yumdu…
Başta teyzem ve kuzenlerim olmak üzere Bulut ailesinin, Tüm sevenlerinin ve dostlarının başı sağolsun…
İbrahim Öğretmeni öğrencilerinin hatıralarından eniştemiyse kendi anılarımdan anlatmaya çalışacağım…
İbrahim Öğretmen, İstanbul Türkçesiyle ve tane tane vurgulayarak konuşan, dilimizi bir hazine gibi korumamız gerektiğini öğreten bir eğitimciydi.
Öğrencileri İbrahim Öğretmen için şakacı bir o kadar da disiplinli bir öğretmen olduğunu söylüyorlar…
Bir keresinde derste beş duyuyu anlatırken tebeşiri öğrencilerine örnek vererek; önce tebeşiri tutarak hissetmiş, bakarak görmüş, tahtaya vurup sesini duymuş, koklamış ve ısırıp yiyerek tatmış, daha sonra da öğrencilerinin şaşkın bakışları arasında yediği tebeşir için rahatsızlanarak su istemek zorunda kalmış…
Yani öğrencilerine dersi daha iyi öğretebilmek ve dikkatlerini çekebilmek, belki biraz gülümseterek öğretebilmek için hiçbir şeyden kaçınmadığı anlatılıyor yıllar sonra öğrencileri tarafından…
Derslerde her şeyin kendi belirlediği formatlara uygun olmasını istermiş…
Örneğin; defterler mavi kapla kaplanacak etiketler aynı hizada ve standart olacak kompozisyon ödevi kaç sayfa demişse o kadar sayfaya yazılacak …
Her ders kravatın doğru bağlanıp bağlanmadığına bakar tırnak ve ayakkabı kontrolü yapar, öğrencilerine temiz olmayı aşılar, Öğretmenler Günü, yılbaşı, bayram gibi özel günlerde belirlediği formatlarda tebrik kartları hazırlatır ve bunları öğrencilerine göndertilmiş o yıllarda…
İbrahim Hocayı anlamayanlar hayata atılınca daha iyi anlamışlar ki bir öğrencisi açtıkları facebook sayfasında İbrahim Öğretmen için şöyle diyor ;
“ ve hızlı cümleler kurabilmem hep İbrahim Bulut sayesinde olmuştur.”Şimdiki eğitim sistemine bakıyorum da yazmasını bile bilmeyenlerin bir şeyler yazmaya çalıştığı, mektup yazmayı unuttuğumuz şu günlerde saç baş birbirine karışmış, kravatı yamulmuş, defteri yırtılmış, büyükleriyle konuşmayı bilmeyen öğrencileri gördüğümde İbrahim Öğretmeni, eniştemi bir kez daha saygıyla anıyorum.
Mekanın Cennet Olsun İbrahim Öğretmen….