Savaş Ünlü
savasunlu55@gmail.com ![]() | Karşıyaka Havva Özişbakan Lisesi 1975 yılı mezunları aradan geçen 35 yıldan sonra ilk kez bir araya gelip özlem giderdi. Havva Özişbakan Lisesi Mezunlar Derneği’nin büyük katkılarıyla gerçekleşen yemek Karşıyaka Vilayetler Evi’nde gerçekleşti. |
Sevinç, mutluluk, coşku, duygusallığın egemen olduğu geceye iki yüz kişi katıldı. Mezunlarının çoğunun İzmir’de önemli mevkilerde bulunan lisenin o dönem müdürü Bekir Akman, edebiyat öğretmeni Ali Durgun, coğrafya öğretmeni Sedat Ataizi katıldı. Geceye katılan çoğu kişi mezuniyetten 35 yıl sonra ilk kez buluşmanın heyecanını yaşadı. Okulun çok sevilen Müdürü Bekir Akman, sizin gibi öğrencilerimiz olduğu için ne kadar övünsek azdır. İçinizde gururumuz olan profesörler, savcılar, hakimler, sanatçılar, yazarlar, onun da ötesinde tüm mezunlarımız, yani sizler gibi güzel insanlar var. Onurumuz oldunuz, gururumuz oldunuz. Ne güzel çocuklardınız, ne mutlu ki bize sizin gibi öğrencilerle aynı okulu paylaştık, diye konuştu.
Gecenin gerçekleşmesinde Nazım Geniş, dernek başkanı Mustafa Aras’ın katkıları çok fazla oldu. Gecenin geç saatlerine kadar süren gecede özlem giderildi, geceye katılanlar keyfince eğlendi.
Haber bölümü bu kadar, o gece hangi duygular içindeydik bir bilseniz. Dile kolay tamı tamına 35 yıl geçmiş aradan. Gerçekten çoğu arkadaşı mezuniyetten sonra göremedik. Yüksek okul, okullardaki olaylar, mezuniyet, göreve başlama derken yıllar nasıl da geçivermiş. Arkadaşların çoğu, inan tam olarak çıkaramadım, demesi yılların bizlere bir oyunundan başka bir şey değildi. Birer genç olarak ayrıldığımız arkadaşlarımızı ellisinde karşımızda bulmuştuk. İsmen anımsamak zor değildi, cismen anımsamak bellekleri epey yordu. Aslında hepimiz nasıl da duygu yüklüydük. Arkadaşlık, dostluk olarak şu anda piyasada pek bulunmayan, masallarda olabilecek bir şeyler yaşamıştık. Bizim yaşadığımız dostluk kaf dağının ardına taşınmıştı. Çıkarsız, yalansız, sevgi dolu bir dostluk artık çok eski filmlerde kalmıştı.
Birbirimizi tanıyıp aaa, sen nasıl da değişmişsin dedikten sonra öyle bir muhabbete dalmıştık ki, gören sanır aradan bu kadar yıl geçmemiş. Daha dün okuldaydık, bugün bir toplantıda bir araya geldik. Yıllar çok şeyler alıp götürse de dostluğumuz aynen kalmıştı. Geçen yıllar, kişiliğimizden bir şey götürmemişti. Bizler ilkeleri olan gençlerdik. Özentilerimiz yoktu. Olsa bile en büyük özentimiz, daha çok kitabımız olsun, daha kültürlü olalım, gibi isteklerimizden başka bir şey değildi.
Sevgili Nazım Geniş, sınıfımızın edebiyat alanında güzel kişisiydi. Her okul gecesinde şiirler okur, güzel konuşur, edebiyat yapardı kısacası. Yıllar önce otobüste karşılaşınca, nasıl da kucaklaşmıştık. Basında yer aldığımdan kitaplarımdan, ödüllerimden, yazdığım gazetelerden haberi vardı. Gurur duyuyorum, dedi. Ben, senden bekliyordum, biliyorsun, edebiyatta, şiirde, sanatta çok iyiydin. Benim de matematik, fizik derslerim iyiydi, diye karşılık verdim. Yetenek canım kardeşim, yetenek, dedi Nazım dostum.
Gecenin sunucusuydu. Bu görev, bilmem hangi kanalın sunucusuna verilse Nazım Geniş’ten daha iyi yapamazdı. Şiiriyle, sözüyle, işin özüyle Nazım daha da geliştirmişti kendini. Öğretmenlerimiz 35 yıl öncenin sıcaklığındaydılar. Unutmamışlardı bizleri. Edebiyat öğretmenimiz Ali Durgun, şekerin olmadığı yıllarda yeni doğan çocuğuna şeker götürdüğümü söylerken sözcükler ağzında titriyordu. Müdürümüz Bekir Akman, ne güzel çocuklardınız, nasıl severdik sizleri, derken o yıllarda da aynı sözleri söylediğine hepimiz tanıktık…
Bu toplantıların daha kısa sürelerle yapılması kararlaştırıldı. Bizler can atıyorduk. Bir cana hasret. Sevginin, dostluğun bu denli gerçek olduğu kişileri özlemiştik. Onlar da en iyi kimlerde vardı. Kuşkusuz üç yıl aynı sırayı, sınıfı, okulu paylaştığımız kişilerde olacaktı. Özlemin su gibi aktığı bir gecede, yıllar öncesinin arkadaşlarıyla buluşmuştuk. Sevgiyi, dostluğu doyasıya paylaşmıştık. Var mıydı bundan güzeli…