Ege-Koop’un, Bornova Belediyesi Nikah Salonu’nda düzenlediği panelde “Göç ve İzmir Kimliği” konuşuldu. Ege-Koop’un düzenlediği 68. Eğitim, Kültür ve Sanat etkinliği olan panelde İzmir’in aldığı ve verdiği göçlerin İzmir’e neler kazandırdığı ve kaybettiği tartışılırken göçlerin “İzmir kimliği” üzerinde ki etkisi de üzerinde duruldu. Panele Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, Bornova Belediye Başkanı Prof.Dr. Kamil Okyay Sındır, İzmir Büyükşehir Belediye Eski Başkanı ve Ege-Koop Onursal Başkanı Dr. Burhan Özfatura, Nüfus Bilimci Mümtaz Peker, Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Ege-Koop Danışma Kurulu Üyesi Yrd. Doç. Dr. Engin Önen, Karşıyaka Belediyesi Eski Başkanı Av. Cihan Türsen, Ege-Koop Danışma Kurulu Üyesi Necip Kalkan, Gazeteci-Yazar Erdal İzgi ve DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Anabilim Dalı Başkanı ve Ege–Koop Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr.Murat Tuncay katıldı. Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan göçün iki yüzü olduğunu söyleyerek, Burhan Özfatura’nın Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın ilk döneminde ve daha sonra da İzmir’e yönelik yoğun göçün, beraberinde getirdiği ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel problemlere en açık ifadelerle dikkat çektiğini hatırlatarak “Kendisi bir anlamda, ilgilileri, yetkilileri göçün önlemesi konusunda göreve çağırmıştır. İzmir’de bugün yaşadığımız imaj bozukluğu, gecekondulaşma, sağlıksız kentleşme ve kimlik arayışı; Dr. Burhan Özfatura’nın haklılığını bir kez daha teyit etmiştir” diye konuştu. Köyden kente göçün ilk aşamada, yaşam biçiminden ve kültür farklılığından kaynaklanan bir uyum sorununa ve kültür çatışmasına yol açtığını savunan Aslan “Böylece köy ve kent kültürünün bileşimden bir ‘melez kültür, melez kimlik’ meydana gelmektedir.” diye konuştu.
“İZMİR’DEN İSTANBUL’A BEYİN, İŞ ADAMI VE SERMAYE GÖÇÜ GERÇEKLEŞİYOR” Aslan, göçün ikinci ayağı olan kentten başka kentlere göçün, İzmir’den İstanbul’a yaşandığını söyleyerek “Uygulanan ekonomik ve sosyal politikalar, yerel ve genel yönetimlerin çıkardığı engeller, yatırım yapmak isteyenin önünün kesilmesi gibi nedenlerden dolayı İzmir’den İstanbul’a ‘beyin göçü’, ‘işadamlarının göçü’ ve ‘sermaye göçü’ gerçekleşiyor” diye konuştu. İzmir’in acil ihtiyacının “kent kimliği” kazanmak ve markalaşarak “marka kent” olmak olduğunu ifade eden Aslan, bu yolda başarıya ulaşabilmek için İzmir’in kültür ve turizm varlığından, ekonomik ve ticari potansiyelinden, sağlık ve dini inanç olanaklarından birini öne çıkararak ve özverili, geniş, nitelikli bir kadroyla, ön koşulsuz çalışmak gerektiğini söyledi.
İzmir Büyükşehir Belediye Eski Başkanı ve Ege-Koop Onursal Başkanı Dr. Burhan Özfatura da Türkiye’nin şehirleşme konusundaki en büyük engelinin göç olduğunu söyleyerek “Burada suç bütün hükümetlerdedir. Ankara hükümetleri en büyük suçludur. Normal insanlar bir eve sahibi olmak için uğraşıyorsa, çoluğundan çocuğundan kesip ev almaya çalışıyor; ama alamıyorsa ve zenginler devlet arazilerine konuyorsa burada sıkıntı hükümetlerdedir.” diye konuştu. Dr. Özfatura insanların önce üst yapıyı kurduğunu, sonra belediyeden alt yapı kurmasını beklediğini söyleyerek “Zavallı belediyeler alt yapı kuracağım diye uğraşıp duruyor. Sanki belediyenin elinde polis, jandarması var, alt yapı olmayan yere konutlaşmayı nasıl önleyecek belediye?” dedi. “BELEDİYE KENDİ ARAZİLERİNE SAHİP ÇIKIYOR” İzmir’de iki önemli olay olduğunu belirten Dr. Özfatura “Birincisi; gecekondulaşma. İkincisi seyyar satıcılıktır. Gece kondu ve seyyar satıcılık mafya olayıdır. Sade vatandaş gece kondu yapamaz. Yaparsa önce topuklarına sonra alnına sıkarlar. Bu da bu iki unsurun arkasında mafya güçlerinin olduğunu gösterir. Belediye arazilerinde gecekondu bulamazsınız, çünkü biz arazilerimize sahip çıkıyoruz. Ama devletin arazisine sahip çıkma gücümüz yok, onlara hükümet sahip çıkmalıdır.” diye konuştu. E.Ü Edebiyat Fak. Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Ege-Koop Danışma Kurulu Üyesi Yrd. Doç. Dr. Engin Önen de göçün hem alıp hem de verme işi olduğunun altını çizerek “Nitelikli iş gücünü dışarı vermek göçtür. Göç ille Güney Doğu Anadolu’dan olacak diye bir şey yoktur. İzmir’den İstanbul’ a gitmekte göçtür. Göç, artık kırsaldan kente değil kentten kente olmaya başlamıştır.” dedi. Şehirlerin kimliklerinin o şehri diğer şehirlerden ayıran özelliği olduğunu vurgulayan Yrd.Doç.Dr.Önen “İnsanların şehirleriyle kurdukları bağ, o şehrin kimliğini oluşturma da ki önemli bir unsurdur. Herkes İzmir’i farklı anlatıyor; ama tek bir özelliği vardır da diyebiliriz. Tanımlama yaparken dikkat etmeliyiz. Görünüşe göre mi yapacağız, düşüncelerimize göre mi?” diye konuştu.
|