Ege Üniversitesi bünyesinde 30 Kasım 2007 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ile kurulan ve madde bağımlılığı alanında çalışan Türkiye’nin ilk Enstitüsü olan “Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ve İlaç Bilimleri Enstitüsü(BATI)” her türlü bağımlılık konusunda suçlu suçsuz ayırımı gözetmeksizin tedavi ve danışmanlık hizmetleri veriyor.  

                   “BATI” Madde Bağımlılığı Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ender Altıntoprak, enstitüde eğitim çalışmaları, sosyal sorumluluk projeleri ve hasta hizmetleri gibi faaliyetler yürüttüklerini söyledi ve madde bağımlılığı konusunun bilinmeyen yönleri hakkında aydınlatıcı bilgiler verdi. Madde bağımlılığının birçok alanda etkili bir problem olduğunu söyleyen, Doç. Dr. Altıntoprak;  “Uyuşturucu, esrar, alkol gibi bilindik türlerin yanında davranış bağımlılıkları da ciddi bir bağımlılık türüdür. Bunlara internet, alışveriş, ilişki bağımlılığı örnek verilebilir. Yani alkolik olan bir kişi alkolden nasıl bir haz alıyorsa internet bağımlısı olan bir kişide internet karşısında aynı hazzı alır” dedi. BATI’nın kurulmasında en önemli etkenin; bağımlılık alanında çalışan nitelikli insan sayısının çok az olması ve bu sayının yetersiz kalmasıyla ilgili sorunlar olduğunu dile getiren Doç. Dr. Altıntoprak “Biz de bu enstitüde bu konuda yetkin ve donanımlı çalışan insanlar yetiştirmek üzere madde bağımlılığı danışmanlığı yüksek lisans programını açtık “ dedi.

ENSTİTÜNÜN HİZMETLERİ SAYMAKLA BİTMİYOR

       Poliklinik hizmetlerinin 3 ayrı koldan yürütüldüğü merkezde; sigarayı bıraktırma polikliniği, kendi isteği veya ailesi tarafından uyuşturucu madde bağımlılığı tespit edilen hasta grubunun mevcut olduğu bir poliklinik ve Denetimli Serbestlik Tedavi Programı kapsamında gelen hastalardan oluşan poliklinik bulunuyor. 2005 yılından sonra yürürlüğe giren yasa çerçevesinde, üretim ya da satış yapılmadığı takdirde sadece bağımlı olan kişinin üzerinde madde bulunması halinde kişiler polis tarafından Denetimli Serbestlik Tedavi Programı ile enstitülere gönderiliyor. Bunlardan biride “BATI” tedavi merkezi. Doç. Dr.  Altıntoprak “Bu kapsamda gelen hastalar adli süreç içinde oldukları için tedavi protokolleri diğerlerinden farklıdır. Bu hastaların her gün düzenli olarak toksikolojik analizleri yapılıyor. Bunun için enstitümüzde özel olarak hazırlanmış olan tuvalet ve laboratuvarlarımız mevcut. Bu analizler sonucunda rapor yazılıp mahkemeye gönderiliyor ve sonucu dahilinde sonraki süreç belirleniyor” dedi. Ayrıca Doç. Dr. Altıntoprak “Gönüllü olarak sigarayı bırakmak için başvuran hastaların yaklaşık 100 kişiyi bulduğunu söyleyebilirim. Diğer türlerde bağımlılıklar için başvuranlar yaklaşık 150 kişi, denetimli serbestlik tedavi programına ise ortalama 300 kişi alınıyor. Bu rakamlar aylık verilerdir” ifadesinde bulundu.

KORKU VE ÇEKİNCE YERSİZ!

       Gönüllü olarak tedaviye gelen hiç kimsenin bizi polise verirler mi gibi bir kaygısının olmaması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Altıntoprak “Hastalarımızla ilgili hiçbir bilgiyi (Yasal bir suç işlemesi ve mahkemenin bizden resmi olarak tedavi sürecini mahkemeye bildirmemizi istemesi dışında)  dışarıya vermemekteyiz. Bu çok önemli bir konudur, hastaların bunu özellikle bilmesi gerekmektedir” dedi. Özellikle “Denetimli Serbestlik Yasası” çıktıktan sonra bu programdan yararlanmak isteyenlerin sayısında artış olduğu söylendi.

“BU İLLETTEN ACI ÇEKMEDEN KURTULABİLİRSİNİZ”

         Eroin bağımlıları ile ilgili tedavinin bundan 2 yıl öncesine kadar Türkiye’de çok sancılı geçtiğini söyleyen Doç. Dr. Altıntoprak “ Fakat yerine koyma tedavisi dediğimiz birtakım yöntemler dünyada yaygın bir şekilde kullanılıyordu. Son iki yıldır bu alanda dünya da en iyi olan ilaçlardan bir tanesi Türkiye’de de kullanılmaya başlandı. Kontrole tabi bir ilaç olduğundan tedaviyi hastanede başlatıp hastanede yürütmeyi tercih ediyoruz. Özet olarak söylemek istediğim şu; özellikle opiat deriz biz eroin ya da benzeri birtakım maddeler var etkileri hep aynıdır. Bunlara bağımlı olan kimseler gelip tedavi olmak istediklerinde eskisi gibi acı çekmiyorlar. Eskiden eroin kullanımını bırakanların yoksunluk dönemindeki krizleri çok ağırdı. Kimse bu krizden ölmez ama ölmekten beter olur. Hastalar bu ağrıları “testereyle kemiklerim kesiliyor” diye tarif ediyorlar. Ama artık öyle bir kontrolsüz bırakma gerekli değil. Gelip tedavi olsunlar çünkü bu ilaçlar hiçbir sıkıntı olmadan o yoksunluk dönemini geçirmeyi sağlıyorlar” dedi.

(Ege Ajans)