Nuran Türemen
nuranturemen@yahoo.com.tr
Hazal'ın Çizmeleri
01/02/2016 Birinci kademe yetişkinler okuma yazma
gece kursum devam etmekteydi. Sınıfın kapısı çalındı. Kapıda genç bir
delikanlı vardı. Israrla konuşmak istiyordu. Kurs süremiz kısıtlı olduğundan
hiç zaman kaybetmek istemiyorduk. İki yanında ellerini sıkıca tuttuğu kız
çocukları vardı. ‘’Biz bu yakınlardaki gecekondulardan (tenekeden yapılan
evlerden) birinde oturuyoruz. Ben yarın askere gidiyorum. Bunlar kardeşlerim.
Bugün duyduk kursunuzu. Bunlar okur- yazar değiller. Bir hayır yapar, bunları
okutursan çok iyi olur.’’ Kurs yarılanmış, hanımlardan okumayı sökenler bile
olmuştu. ‘’Olmaz, ayrıca bu çocuklar okula gidecek yaşlarda, alamayız.
Buradakiler hep yetişkin’’ dedim. Israrlıydı, yalvarmaya başladı. ‘’Biz
mevsimlik işçilik yapıyoruz. Belli bir yerleşik yerimiz yok. Çok çocuklu, fakir
aileyiz. Böyle bir fırsattan yararlanamaz iseler kardeşlerim cahil kalacak. Çok
etkilenmiştim. ‘’Kayıt yapamam, sınıfta oturup bir şeyler öğrenmeye
çalışsınlar. Yalnız bir şartım var: Daha sonra, öğrenirlerse okul müdürü ile
konuşuruz. Sınavla seviyeleri belirlenir, okula, uygun sınıfa alınırlar.’’
dedim. Söz verdi, çocukları içeri aldım. Ayşe on iki yaşında, uzun boylu,
gelişmiş bir çocuktu. İki taraftan örülmüş, beline kadar uzanan güzel saçları
vardı. Ezik, çekingendi. Hazal ise on yaşında, kısa boylu, çelimsizdi. İri,
yemyeşil güzel gözleri vardı. Utangaç, ürkekti. Onları arka sıralara oturtup
ellerine kâğıt- kalem verdim. Çizgi çalışmalarından başlattım. Hanımlar da
durumu öğrenmişlerdi. Anlayışlı davranıyorlardı. İlerleyen günlerde arada
onlarla da ilgileniyordum. Ayşe’nin hızla ilerlemesi hepimizi şaşırtıyordu.
Kısa sürede sınıf seviyesine yaklaşmıştı. Artık bu çocuklar sınıftaki
hanımların da ilgi odağı olmuştu. Yağmurlu bir gecede ders arasında birkaç
hanım masama gelip konuştular.’’Hazal’ın pabucunun altı delik, yanları da yer-
yer açılmış. Çorapları ıpıslak olmuş’’ dediler. Hemen çıkarttırıp kurutmak için
kalorifer peteğinin üzerine koydurttuk. Sonra hanımlarla gizlice konuştuk.
Çocuklarının küçülmüş, O’na uyan pabuçları varsa getirmelerini söyledim.
İçlerinden biri ‘’Allaha şükür, ekonomik durumumuz çok iyi. Ben kendisine yeni çizme
alırım’’ dedi. Sonraki derste Hazal’a pırıl- pırıl yeni çizme gelmişti. O gün
Ayşe’nin de okumayı söktüğünü fark ettim. Artık rahatlamıştı. Tahtaya yazdığım
tüm kelimeleri okuyup, sınıftan alkış, benden de okuma hediyesini almıştı.
Neler hissettiğini sorduğumda şaşırtıcı konuşması oldu. ‘’Sevinçliyim. Artık
her bir şeyi okuyabiliyorum. Ama benim üzüntüm büyük. Cahil sözünü ömrüm
boyunca kimseden duymak istemiyorum. Teyzemin kızı bana hep "sen
cahilsin" diyordu. Çok gücüme gidiyordu.’’ Kızgınlığını yeniden yaşar
gibiydi. Hazal ise ablasının okumasına çok sevinmişti. Kendisi de biraz
ilerlemişti, fakat tam olarak sökmemişti. Dersin sonunda O’na gizlice çizmeleri
verdim, giydirdim. Heyecanlandı, sevindi, gözleri parladı.106 Dışarıda yağmur
yağmaya başlamıştı. Herkes toparlanmış, evlerine gidiyordu. Sınıftan son çıkan
ben olmuştum. Bir ara önümden yürüyenlerin kardeşler olduğunu fark etmiştim.
Hazal çizmelerini çıkarmış, eski pabuçlarını giymişti. Yeni çizmelerini
kucaklarcasına o küçücük, çelimsiz bedenine, göğsüne bastırmış, kollarıyla
adeta sarılmıştı. Elindeki poşetle de çizmenin üstünü örtmeye, yağmurdan
korumaya çalışıyordu. Koşarcasına onlara yetişip Hazal'a çizmeyi neden
çıkardığını, giymesini söylemiştim. Israrla ‘’Hayır, evimiz yakın, ben bunu bayramda
giyeceğim, ıslanmasın’’demişti. Fazla üstüne gitmemiştim. ‘’Sen büyüme
çağındasın, kısa sürede ayağın büyür çizme sana küçük gelir, üzülürsün. Yarınki
dersimizde mutlaka seni çizmeni giymiş olarak görmek istiyorum’’ demiştim.
Aradan yıllar geçse de, Hazal'ın o güzel çizmelerini hatırlayıp, unutulmaz
çocukluk mutluluğu olarak anımsayacağını düşünerek, yoluma devam etmiştim.
Zaman su gibi akıp geçiyordu. Bir gün arkadaşım telefon etmiş, ısrarla yeni
aldığı eve, akşam çayına davet etmişti. Yakın arkadaşlarımızdan birkaçının da
geleceğini söylemişti. Ev lüks bir semtteki sitede, on sekizinci kattaydı. O
gün oraya gittiğimizde hepimiz çok mutlu olmuştuk. Tatlı sohbetimize,
arkadaşımızın seçip çaldığı hafif müzik eşlik ediyordu. Özlem gideriyor,
sohbetler ediyor, kitaplardan, edebiyattan, şiirlerden konuşuyor, bir yandan da
çaylarımızı yudumluyorduk. Daha sonra balkonda devam ettik. Fon müziğimiz
değişmiş, Türk sanat müziğinden en güzel şarkıları dinlemeye başlamıştık.
Manzara nefisti. Bir yanda deniz, diğer yanda kara manzarası. Gün batımındaki
görüntü, doyumsuz güzellikler sergiliyordu… Başımı kara tarafına çevirdiğimde
yolun öbür tarafındaki boşluğu görüp, şaşırdım. Zira burada kurs öğrencilerimin
yaşadığı teneke evlerden oluşan gecekondular vardı, şimdi hepsi yok olmuştu.
Oralar çimlendirilmişti. Birden adeta geçmişe doğru gelgitler yaşamaya
başladım. Öğrencilerimin hayali gözlerimin önünden geçmeye başladı. Kurs
süresinde yaşadıklarımı düşünmekten kendimi alamıyordum. Fondaki şarkı tam şu
andaki düşüncelerime eşlik ediyordu adeta. ‘’Rüzgar söylüyor, şimdi o yerlerde…
Bizim eski şarkımızı, şarkımızı…’’ Hafifçe esen ılık rüzgar, oraları halı gibi
kaplayan çimleri adeta yalayarak, dans ettiriyor gibiydi. Çimlerin rengi küçük
Hazal'ın gözleri gibi yemyeşildi… O insanlar fakir, çaresizdiler. Ama öylesine
mutlulukları, hevesleri, hayalleri umutları vardı ki… Nice villalarda,
gökdelenlerde, kâşanelerde yaşayan insanlarda olmayan duyguları yaşıyorlardı. WEB SİTENİZ OLSUN İSTER MİSİNİZ ? Aşağıdaki formu doldurunuz... 5 gün yayında kalacak ücretsiz sitenizi hazırlayınız... Hazırladığınız deneme sitesinden memnun kalmanız halinde, Hazırladığınız siteyi bizimle iletişime geçerek aktifleştiriniz. Site aktifleştirmek için; info@elalajans.net www.sitenizvar.net / www.elalajans.net info@sitenizvar.net / info@elalajans.net |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ATATÜRK, ZÜBEYDE HANIM ve KADIN HAKLARI ANITI - 03/06/2017 |
Karşıyaka'nın simgesi olan anıtın yıkılması üzerine geçmişe yolculuk ve anıtla ilgili yaşanan anılar |
3 KUŞAK SEVGİ - 15/05/2017 |
Bir anneanne anne ve torun üçgeninde şimdiki çocukların oyuncağı bilgisayar ve anneaannenin düşündükleri |
23 Nisan Çocuk Bayramı'nda - 24/04/2017 |
23 Nisan kutlamalarıyla ilgili geçmişten acı bir esinti |
METİN OKTAY - 06/02/2017 |
Taşsız Kral Karşıyaka Doğumlu Metin Oktay Hakkında |
ENGELLİ OLMAK - 05/12/2016 |
Engelli çocuğu olan Nazhan Hanım'ın yaşadıkları |
ÖĞRENCİ MEKTUPLARI - 25/11/2016 |
Başta Yazarımız Nuran Türemen olmak üzere tüm öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun |
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK ATATÜRK HEYKELİ DOĞUM YERİM ARTVİN’DE - 08/06/2016 |
Doğduğum Yer Artvin'e gidiş, doğduğum ev ile Türkiye'nin en büyük Atatürk Heykeli'ni görüş ve unutamayacak anılar ile İzmir'e dönüş |
Kınalı Kuzular - 03/06/2016 |
Mehmetciklerimiz - Kınalı kuzular hakhında bir yazı |
Işıklar İçinde Yatsınlar - 24/05/2016 |
Türkan Saylan ve Türkel Millibaş Anısına |
Devamı |