Merkezi idare, yerel yönetim ve bilim insanları, İzmir’deki deprem riskine karşı örnek bir işbirliği yaptı. Ortak çalışmanın sonuçları, Büyükşehir Belediyesi’ndeki çalıştayda masaya yatırıldı.

Depremsellik açısından 1. derecede riskli bölgelerden birinde yer alan İzmir’de, deprem sonrasındaki önlem çalışmalarının yanı sıra, deprem belirtilerinin ortaya konulması için de çalışmalar hızlı bir şekilde devam ediyor.

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin bu işbirliği çalışmaları çerçevesinde gerçekleştirdiği deprem çalışmasının sonuçları açıklandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclis salonunda yapılan İzmir Deprem Tehlikesi ve Önlemleri Çalıştayı’nda, İzmir ve çevresinin depremselliği, zemini ve güvenli yapı tasarımı konuları uzmanlar tarafından masaya yatırıldı. “İzmir metropolü ile Aliağa ve Menemen ilçelerinde güvenli yapı tasarımı için zeminin sismik davranışlarının modellenmesi” konulu TÜBİTAK projesinin sonuçları da aynı toplantıda ele alındı.

Çalıştayın açılış konuşmasını yapan İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Muzaffer Tunçağ, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin afetle mücadelede öncü rol oynadığını,  Boğaziçi ve İstanbul Teknik Üniversitesi ile birlikte 1999 yılında deprem master planı hazırladığını hatırlattı. Tunçağ, İzmir’in dünyada RADİUS Projesi’nin (Deprem master planı) uygulandığı 7 kentten biri olduğuna dikkat çekti. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin deprem önlemleri konusunda yürüttüğü çalışmalar hakkında da bilgi veren Muzaffer Tunçağ, şöyle devam etti:

“Planlama çalışmaları yapıldı. Plan notlarında afete yönelik hükümler yer aldı. Yeni imara açılan alanların jeolojik, jeoteknik etüt raporları çıkarıldı. İmar Yönetmeliği’nin yanı sıra Türkiye’de ilk defa Yüksek Yapılar Yönetmeliği’ni hazırladı. Tarihsel dokunun korunması, sağlamlaştırılması kapsamında Kemeraltı yenileme alanı olarak ilan edildi. Kadifekale’de Türkiye’ye örnek bir çalışma yapılarak heyelan bölgesindeki 2 bin konut boşaltıldı ve bu bölgede yaşayanların Uzundere’de TOKİ evlerine taşınması sağlandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, bunun için TOKİ’ye 120 milyon lira ödedi. İzmir’deki 10 bölge, Büyükşehir Belediyesi Meclisi tarafından kentsel dönüşüm ve yenileme alanı olarak ilan edildi. Bakanlık onayının ardından uygulama çalışmaları başlayacak. Ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiyesi, Türkiye’ye örnek olacak şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Bu çalıştayın da İzmir’de deprem riskinin azaltılmasında, üniversiteler ve ilgili kurumların işbirliğinin artmasında başarılı sonuçlar getireceğine inanıyorum.”

Tunçağ, pilot bölge seçilen Balçova ve  Seferihisar’da İnşaat Mühendisleri Odası işbirliği ile yapıların güvenliği çalışması yapılacağını, bununla ilgili protokol hazırlığının da tamamlandığını bildirdi.

16 kayıt istasyonu kuruldu

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi işbirliğinde gerçekleştirilen “İzmir metropolü ile Aliağa ve Menemen ilçelerinde güvenli yapı tasarımı için zeminin sismik davranışlarının modellenmesi” konulu TÜBİTAK projesinin sonuçları hakkında bilgi veren Proje Yöneticisi Prof. Dr. Zafer Akçığ, 2007 yılında başlayan proje kapsamında Urla’dan başlayarak Körfez’i çevreleyen bölgeye 16 adet deprem kayıt istasyonu koyduklarını söyledi. 2-3 yıllık periyotta şiddeti 1 ile 4 arasında değişen deprem sayısının 16 binin üzerinde ölçüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Akçığ, bu yılın 9 aylık sürecinde de 8 bin deprem tespit ettiklerini vurguladı. İzmir’in aktif fay haritası hakkında bilgi veren Akçığ, Seferihisar, Gülbahçe, Tuzla ve Karaburun faylarının son dönemlerde etkin olduğunu ve ilk planda Seferihisar’ın öne çıktığına işaret etti.

İzmir’de deprem tehlikesinin önlenmesi için yapılacak çalışmalar hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Akçığ, erken uyarı için şehir merkezinde kuvvetli yer hareketi istasyon ağı sayısının 75-100’e çıkarılması gerektiğini belirtti. Akçığ, yüksek katlı yapıların zemin iyileştirilmesi yapılmadan inşa edilmemesi, 1999 öncesi yapılan yapıların deprem performanslarının belirlenmesi ve gerek görülenlerin de güçlendirilmesi gerektiğini belirtti. Her şeyi devletten beklememek gerektiğinin altını çizen Zafer Akçığ, “Bir binanın deprem performansını ölçtürmek o kadar da pahalı değil. Yaklaşık 16 bin lira. O da daire sayısına bölünüyor” dedi. Prof.Dr. Akçığ, İzmir’de kentsel dönüşüm projeleri başladığının göz önüne alınarak, tüm binaların gözden geçirilmesi ve bunun için de hazırladıkları bina envanterlerinin göz önünde bulundurulması gerektiğini söyledi.

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesi Başkanı Dr. Murat Nurlu ise 2012 -2023 Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı (UDSEP)  hakkında bilgi verdi. Türkiye’nin yüzde 96’sının deprem tehlikesi altında bulunduğunu söyleyen Nurlu, ülkenin yüzde 66’sının aktif fay hattında yer aldığını, en etkili afet türünün deprem olduğunu söyledi. Nurlu, 1900 yılından günümüze binden fazla can kaybının olduğu deprem sayısının 131, 6 şiddetinden büyük deprem sayısının 48 olduğunu ve 86 bin 253 kişinin yaşamını yitirdiğini, 516 bin evin hasar gördüğünü söyledi. Nurlu, “Bu eylem planı kapsamında 13 sorumlu kuruluş ile çalışmalara başlandı. Eğer bu planı uygulayabilirsek depremlerde can kaybımız en alt seviyeye inecek. Bu plana hepimizin destek olması gerekiyor” dedi.

Yorumlar