• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Siyah Kurdele                                      
Üyelik Girişi
Facebook - Twitter
 Instagram
Kategori ve Sayfalar
Namaz Vakitleri
Küçük Avcı

Yıldırım İnşaat
Elal Ajans
 
Reklam Alanları

Faydalı Linkler
Günün Sözü
Tarihte Bugün

Tarihte Bugün v.7.0
Site Haritası
sanalbasin.com üyesidir

Bornova Küçük Şeyler Anaokulu Kurucu Müdürü Psikolojik Danışman Selami Korkmaz, okul öncesi eğitimin çok önemli olduğuna dikkati çekerek, “Birey çocukken bağımlı olması öğretilirse bağımlı olur. Bağlılık öğretilirse bağlı ama bağımsız olur” diyor.

Eylül ayına girdiğimiz bu günlerde anne ve babaların özellikle okul öncesi eğitim konusunda bol seçenekler konusunda tereddütleri bulunuyor. Okul öncesi eğitim konusunda uzman olan Bornova Küçük Şeyler Anaokulu Kurucu Müdürü Psikolojik Danışman Selami Korkmaz ile bir söyleşi yaptık. Korkmaz okul öncesi eğitimin çocuklar açısından son derece önemli olduğunu vurguluyor. Korkmaz, “Birey çocukken bağımlı olması öğretilirse bağımlı olur. Bağlılık öğretilirse bağlı ama bağımsız olur” diyor.

 Üniversitelerde çocuk gelişimi ve okul öncesi eğitimi bölümlerinin artık araştırmalar yaptığını ve bilimsel çalışmalar yapıldığını vurgulayan Korkmaz, “Psikoloji ve pedagoji eğitimi alan insanlar çok iyi bilirler ki bir insan hayatının temelini aslında 0-6 yaş dönemi oluşturmaktadır” vurgusunu yapıyor.

Kurucu Müdür olduğu Bornova Küçük Şeyler Anaokulu’nda Prof. Dr. Üstün Dökmen’in başlattığı “suflörsüz eğitim” ile çocukların büyük aşama kaydettiğini belirten Korkmaz, bunun en büyük kanıtının çocukların, “Bugün dünün yarınıdır.”, “Ben okulda resim öğrendim, kardeşime anlattım kardeşim ressam oldu” sözleri olduğuna işaret ediyor.

 Selami Korkmaz ile yaptığımız söyleşi şöyle:

 

Bilindiği gibi ‘eğitim’ denilince akla ilk gelen 04-06 yaş grubuna yönelik olarak “okul öncesi eğitim” oluyor. 00-04 yaş grubu arasında çocuklar kendilerine duyuları yoluyla verilen ya da aldığı her türlü bilgiyi depo ediyor. Ve 04 yaştan sonra da bu depodaki bilgilerin birleştirilmesi ve kullanılması devreye giriyor. Bu nedenle de “okul öncesi eğitim”in önemi ortaya çıkıyor. Bu konuda siz neler söylersiniz?

  Öncelikle okul öncesi eğitim daha yakın zamanlara kadar, anne babalar çalıştığından, bakabilecek kimseleri olmadığından, bakabilecek bir yere bırakmakla özdeş tutulurdu. Beklentiler de temizliği, beslenmesi ve oynatılarak zaman geçirilmesi beklenen bir yerlerin olmasıydı. Bilim çok hızlı ilerliyor. Üniversitelerde çocuk gelişimi ve okul öncesi eğitimi bölümleri artık araştırmalar yapmakta ve bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Psikoloji ve pedagoji eğitimi alan insanlar çok iyi bilirler ki bir insan hayatının temelini aslında 0-6 yaş dönemi oluşturmaktadır. En hayati süreçleri bu dönemde geçeriz. Aslında bazı araştırmalar insanlar anne karnından itibaren öğrenmeye başlıyorlar. Bu öğrenme süreci öncelikle duyu yollarıyla gerçekleşmektedir. Daha sonraları dil gelişimiyle birlikte bu öğrenme süreci bilişsel bir süreçle desteklenir. Dil gelişiminin 4 yaşlarında olgunlaştığını da göz önüne alırsak depoda biriken bilgilerin bilişsel süreçlerle desteklenerek birleştiği kabul edilebilir. Bu bilgiler ışığında okul öncesi eğitim artık, bakım evleri mantığından uzak, bilimsel alt yapısı hazırlanmış, gelişim kriterlerine uygun, bir eğitim programıyla insan hayatının temelinin atıldığı bu dönemi daha etkin bir sürece çevirmek durumundayız. Çünkü bu dönem ihmale gelmeyecek kadar önemli bir dönemdir. 



Sözünü ettiğiniz konularda anne babaların tutumu ne oluyor? Ve anne babaların bu yöndeki ‘eğitimi’ nasıl sağlanıyor?

 

Anne-baba tutumları ve çocuk eğitimi direkt ilişkili bir süreçtir. Çocuk tüm davranışlarının kökeninde öncelikle anne ile sonrasında tanımlanmış baba figürüyle şekillenen bir süreçtir. Çocuk anne karnından itibaren anneye bağlanma gerçekleştirir, anne çocukta tüm yaşamı için doğru bağlanma modellemesi gerçekleştirirse yaşamında tutarlı, yaşamla ve kendiyle barışık, mutlu birey olma şansını kazanmış olur. Bilindiği üzere Prof. Dr. Üstün Dökmen bağımlı ya da bağlı birey ayırımını yapmaktadır. Birey çocukken bağımlı olması öğretilirse bağımlı olur. Bağlılık öğretilirse bağlı ama bağımsız olur. Biz eğitimde ailesine, çevresine, milletine bağlı ama bağımsız birey yetiştirme amacı güden bir kurumuz. Bu tamamen ebeveyn tutumlarına ilişkin bir süreci kapsamaktadır. Biz Küçük Şeyler Anaokullarında bunu farkında olarak aile eğitimlerine çok önem veririz. Modern hayat içerisinde birey o kadar çok dağılır ki zaman zaman bildiklerini bile pratikte yaşama fırsatını kendine vermez. Biz bu bilgileri hatırlatıcı durumda bir eğitim süreci Gerçekleştirirken,  eğitimin önemli bir işlevinin ebeveynlerin eğitiminden geçtiğinin farkındayız. Her yıl uzmanlar tarafından ailelere yönelik hazırlanan eğitim programlarının yanında, eğitim içerisinde dinamik olarak müdürlerimiz ve psikologlarımız her an çocuklarımızın gelişimlerini takip ederken bir taraftan da velileri bilgilendirme ve onların eğitim süreçlerindeki tutumlarına ilişkin farkındalıklar edinilmesine, tutumlarındaki ihmallerin ortadan kaldırılması sağlanmaya çalışılır.

 

Sizin de içinde bulunduğunuz Prof. Dr. Üstün Dökmen Yaşam Boyu Gelişim ve Eğitim Akademisi Küçük Şeyler Anaokullarında bu uygulamaları nasıl yaşama geçiriyorsunuz?

 

Şimdi; Üstün Dökmen hocanın, yaşamımızda sürekli suflörler var, biz büyürken ya da eğitilirken hep arkadan bir ses bize sufle verir. Örneğin bir annenin “teyzeye merhaba de”  demesi bir sufle vermektir. Böylece ne yapıyor anne, ona kendi tercihini yaşama şansı tanımadığı gibi, ileride birisiyle tanışmak istediğinde ve veya merhabalaşması gerektiğinde arkasında annesi olmadığında bunu gerçekleştirmesi güçleşecektir. Biz eğitimde çocuğa nasıl davranması gerektiğini değil, seçenekler oluşturmasını ve bunlardan birisini seçerek denemesini sağlamaya çalışıyoruz. Şimdi teyze eğer çocuğa bir birey gibi davranabilirse çocuk zamanla yetişkinlerle merhabalaşmanın samimiyetine ve sevecenliğine inanırsa, yani modeller samimi ve içten olurlarsa, “KÜÇÜK İNSANLAR”  zaten bunu yaşamlarının içine dahil ediyorlar. Önemli olan ne söylemesi gerektiğini söylemek değil, nasıl yaşanıldığını ona göstermek ve tercihi ona bırakmaktır. Bu onu kendine daha güvenen ve ilişkilerinde daha sağlıklı bir birey olma fırsatını sağlar. Eğitimde amacımız çocukları yetişkin dünyasına dahil etmek değil, her daim ihtiyacımız olan çocuksu değerleri ihmal etmeden büyüyen çocuklarımızı kendilerini ihmal etmeden insani değerleri tanıtmak ve toplumda yaygınlaşmasını sağlamak istiyoruz. Kültür bir değerler sistematiğidir, bu toplumun fertleri olan “KÜÇÜK İNSANLAR”ı bu değerlerin farkında olan bireyler olarak topluma kazandırmak istiyoruz. Bunun içinde okul öncesi eğitimde ülkede bir bütünlük içinde güvenilir, saygın ve bilimsel temelli bir programı yaygınlaştırmış bulunuyoruz. Bakım evi mantığında gelişen bir okul öncesi eğitimini artık bilimsel bir temelde ihmale gelmez bir dönem olduğunun bilincinde olarak, şekillendirip çocuklarımızın ve toplumumuzun hizmetine sunmuş bulunmaktayız.

  

* Okulunuzun kuruluşundan bu yana geçen süre içinde çocuklara vermek istediklerinizi, “suflörsüz bir eğitim” amacını gerçekleştirdiğinize inanıyor musunuz?

 

Bu sorunuza 2010-2011 eğitim yılının mezuniyet töreninde çocuklarımızdan alıntılar yaparak diplomalarını vermiştik. Hatırladığım bir iki tane alıntıya vurgu yapmak isterim. Çocuklarımızdan; T. D. Zaman konusu işlenirken şöyle tanım yapıyor; “Bugün dünün yarınıdır.” bir başka çocuğumuz; A. K. “Ben okulda resim öğrendim, kardeşime anlattım kardeşim ressam oldu” şimdi bu alıntılar bakın yeterince suflörsüz eğitim görürsünüz. Bunlar onlara öğretilmedi yalnızca ilişki kurmaları sağlandı. Evet; 2006 yılında yolculuğuna çıkan küçük şeyler anaokulları suflörsüz bir eğitimi gerçek anlamıyla uygulayan kurumlar olmuştur. Biz Bornova Küçük Şeyler Anaokulu da bunun en bariz örneğidir. Üçüncü yılımızda aldığımız geri bildirimlerle bunu çok net şekilde görüyoruz.

  

Son olarak; sizin de TC MEB’e bağlı olarak eğitimde uyduğunuz bir program var. Bu programın dışında sizin uyguladığınız sistemler ve eğitim programları var mı?

  MEB temel amaçları yanında birçok değişik programda destekleyici eğitsel programlarımız mevcut. Detaylarına girmek çok zor, ama şöyle başlıklar halinde değineyim. Öncelikle yarı zamanlı İngilizce eğitim, seramik eğitimi, resim eğitimi, denge hareket eğitimi, müziğin temeli olan orf eğitimi, proje tabanlı eğitim, küçük şeyler uçurtması, göster anlat, belki de en önemlilerinden bir tanesi de “GEMS”… Türkçeye matematik ve fende büyük buluşlar olarak çevrilen bilim atölyesi ön plana çıkan eğitim alanlarımız olarak ön plana çıkabilir… Ama her şeyden daha önemlisi duygu köşesi uygulamalarımız, çocuklarda kendini ifade edebilme ve psikolojik düğümler oluşmasını engellemede öncülük edebileceği için duygu köşesi çalışması da vurgulanabilir. Tabi takdir edersiniz ki bunlar bir yıla yayılan bir eğitim olduğundan bunları burada özetlemek çokta kolay değil onun için başlıklarını vermekle yetindim.  

 

SELAMİ KORKMAZ KİMDİR?

1979 Erzurum doğumludur. İlk ve Orta Öğrenimini İzmir ve Erzurum'da bulunan farklı okullarda tamamlamıştır. 1996 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünde lisans eğitimine başlamıştır. 2000 yılında bölümünden mezun olarak Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Rehber Öğretmen olarak göreve başlamıştır. 1O yıllık süreçte Türkiye'nin farklı illerinde görev yapmıştır. 2006 yılında Mersin Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünde "Depresyon " üzerinde yüksek lisansını tamamlamıştır.2008 yılında Küçük Şeyler ailesine katılarak İzmir Bornova Küçük Şeyler Anaokulunu Ziya DELİKAYA ile birlikte kurmuştur. 2010 / 2011 Eğitim - Öğretim Döneminde Okul Müdürlüğü görevini üstlenmiştir. 

1006 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
ULAŞIM
 Otobüs Seferleri Metro Seferleri
 İzban Seferleri
 VAPUR SEFERLERİ
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.432432.5624
Euro34.631634.7704
Hava Durumu
Günlük Burçlar

Günlük Burç Falınız


Saat
Takvim
Sayı 2 Sayfa 1
Mayıs Sayısı Sayfa 1
Yıldırım İnşaat

 

 

Elal Ajans
   
Küçük Avcı